Kemal TÜRK

Kemal TÜRK

Mail: hayati2215@hotmail.com

BAYRAKLAŞAN ŞAİR ARİF NİHAT ASYA

BAYRAKLAŞAN ŞAİR ARİF NİHAT ASYA

Bugün siz değerli okurlarıma, Türk naat edebiyatının en güzel örneğini sunan, Dadaloğlu’nu ve Karacaoğlan’ı emzirip büyüten Çukurova’nın suyunu 18 yıl içen, 20.Yüzyılın Dede Korkut’u Arif Nihat Asya’yı anlatacağım. Arif Nihat, ''Türkçe’ye ihaneti milletimize ihanet saydım'' diyen bir şairimiz.
Soyu Tokat’ın Kapusuz köyüne dayanır, Türkmen’dir. 7 Şubat 1904 yılında Çatalca’ya bağlı İnceğiz Köyünde doğmuştur.
7 günlük iken babası Ziver Efendi’yi kaybetmiş, 4 yaşında ise annesi Fatma Hanım bir Osmanlı subayı ile evlenerek Akka’ya gitmesi sonucu dedesinin yanında kalmış, en son annesini 1947 yılında Akka’ya giderek görmüştür.
Daha sonra ise Dedesi ile İstanbul’a göçmüş, çeşitli okullara gittikten sonra 1916-1920 Bolu Sultanisi(lise), 1923’e kadar da Kastamonu Sultanisinde okumuş, Mehmet Akif’i dinlemiş 1923-1927 yılları arasında İstanbul Yüksek Öğretmen Okulundan mezun olmuş. 1928 yılında ise Adana’ya edebiyat öğretmeni olarak atanmış ve 18 yıla yakın Adana’da görev yapmıştır. İlk evliliğini 1928 yılında Hatice Semiha Arın’la yapmış 1941 yılında boşanınca da kimya öğretmeni Servet Akdoğan’la evlenmiş, ilk eşinden iki oğlu, ikinci eşinden ise bir oğlu ve bir de kızı dünyaya gelmiştir.
Arif Nihat Asya iyi bir öğretmendir. 1946 yılında Adana’dan bağımsız milletvekili adayı olmuş kazanamamış fakat 1950 yılında Demokrat Parti listelerinden seçime girerek Seyhan milletvekili olarak 4 yıl vekillik yapmıştır.
Bayrak şiirini 5 Ocak 1940 yılında yazdı. 5 Ocak 1975 tarihinde Hakk’a yürüdü. Çukurova için şöyle demiştir: ‘'Çukurova’nın sıcaklığı ve Toroslar şair gönlümü beslemiştir.'’
1942 yılında Malatya’da  1,5 yıl kadar çalışmış cezaevinde tutuklu bulunan Kemal Tahir’i sık sık ziyaret etmiş ve Kemal Tahir’in ifadesiyle '‘Devlet Ana’' romanını Arif Nihat’ın etkisi ve telkinleriyle yazdığını belirtmiştir.
Malatya Lisesinde müdür iken o zamanın MEB bakanı Hasan Ali Yücel ile tartışınca bakanın ‘Bu paçalarının hali ne?’ diye çıkışan bakana ‘Benim paçalarımın bir bakanın ağzında ne işi var?’ cevabıyla başka bir okula sürgün edilmiştir.
1948 yılında Adana’da yayınlanan Demokrat gazetesindeki yazdığı bir yazı nedeniyle Edirne’ye sürülmüştür.
Hayatı boyunca Komünizmle mücadele eder, milliyetçi bir Türk duruşu sergiler. 1950 yılında gelen teklif üzerine DP den milletvekili olur. TBMM de 53 defa konuşma yapmıştır. Eskişehir, Ankara ve Kıbrıs’ta da çalıştıktan sonra 1962 yılında emekli olmuştur.
Rubailer, deneme, köşe yazısı, fıkra, mektup, seyahat yazısı, vecize, fantezi, nükte, hiciv, kitap tanıtma yazısı ve şiirler yazan Arif Nihat Asya roman, hikaye, tiyatro gibi olay anlatımına dayalı edebi türlere hiç denemedi. Fakat aynı zamanda da başarılı bir nesir yazarıdır. 1975 yılının 5 Ocak tarihinde Ankara Numune Hastanesinde Hakk’a yürümüş, Ankara Yeni Mahalle Karşıyaka mezarlığına defnedilmiştir.
Cenazesinde Mehter Marşı çalınmasını istemiş fakat bu vasiyeti yerine getirilememiştir.
***
Mütevazi, şefkatli, insansever, merhametli, cömert, yalana dolana yüz vermeyen bir yaratılışdadır. Çakmak, teşbih, heybe gibi eşya koleksiyonları vardır. Evinin her tarafı çiçek saksıları ile doludur.
Nüktedan, neşeli, cesur ve pervasızdır. Gazetelerin bulmaca köşelerini çözmeyi sever. Mehter Marşlarını, Çırpınırdın Karadeniz, Estergon Kalesi, Güller Arasında Seni Bensiz Gören Olmuş ve Aylaçin gibi şarkıları seven, namaz kılarken radyoda bunlardan biri çalarsa radyonun sesini sonuna kadar açmazsanız radyoyu yere vurur kırarım diye tehdit edecek kadar bu müziklere aşık biridir.
Şiirlerinde hem hece, hem aruz, hem de serbest vezni kullandı. Kafiyeye bağlı kalmıştır. Şiirlerinde de bütün duygulara yer vermiştir.
Türk edebiyatında 1800 rubai ile en çok yazandır. Rubaileri aruzla yazmıştır. Sanatıyla mensubiyetinden gurur duyduğu Türk milletine hizmeti gaye edinmiştir.
Arif Nihat Asya, Milli Edebiyat konusunda şöyle bir değerlendirme yapar: ‘‘ Bir Fransız, bir İngiliz, bir Alman edebiyatı gibi bir Türk edebiyatı da vardır. Ötekilerden ayrıldığı dil ayrılığından ibaret değildir. Milli edebiyatın ilk şartı milleti, milliyeti kabul etmek, bunlara karşı olmamaktır. Öteki vasıflar bu şarttan sonra gelir. Dünyaya giden yolda milletten geçer. Yabancılara kendini aslından okumak ihtiyacını duyurarak, dilini öğrenmek kararına götürecek kalitede bir Türk edebiyatı isterim. Demek milli edebiyat birazda kalite meselesidir.’’ der.
Dil devrimi sırasında yapılan yanlış uygulamaları, artık bizim olan yabancı kelimelerin ayıklanması işini abartan devrimcileri şöyle eleştirmiştir:
‘‘Dil devrimcileri yazdıklarının ne demek olduğunu anlatmak için mektuplarını gönderdikleri yere kendileri de gitmelidirler.’’
Arif Nihat Asya; Türk milletini millet yapan temel değerlerimizden biri olarak İslam’ı görür. Mevlevi’dir, hatta Mevlevi şeyhidir. ''  Ben peygamber ahlakının sevdalılarındanım, devletime ve milletime karşı nankör olmamak andındandır'' der.
Allah’a inanmak bir insanın ne kadar tabii hakkı ise, inanmamakta o kadar tabi hakkı sayılmalıdır. Yunus Emre’nin şu dörtlüğünü ölçü alır.:

Elif okuduk ötürü
Bazar eyledik götürü
Yaratılanı hoş gördük
Yaradan’dan ötürü
Arif Nihat Asya, kuru bir kalabalık olmaktan kurtulup bilinçli bir millet olmamızı ister. Bu nedenle milli değerlerimizi çokça işlemiş ve eserlerinde kullanmıştır.
Şöyle der: ‘‘Bana göre önemli olan şiirde bizim duygumuzu, bizim ruhumuzu, bizim kültürümüzü, bizim medeniyetimizi ortaya koymaktır. Muhtevada milli olmaktır.’’
Bir şiir matinasında Sakarya şiirini bilerek değiştirip okuyan birine haddini şöyle bildirir. Şiirin iki mısrası şöyledir:
‘’Rabbim isterse sular, büklüm büklüm burulur
Sırtına Sakarya’nın İslam tarihi vurulur!’’(1)
Arif Nihat bunları duyunca asabi bir yüzle bakar ve şöyle der: Adam şiiri katletti. Şimdi bir de böyle bir adet çıktı: Sırtına Sakarya’nın Türk tarihi vurulur!’’ diyemiyorlar daTürk’ün yerine İslam’ı koyuyorlar.’’
Halbuki şiirin aslında ‘‘Türk tarihi’’ yazıyor. Bu zihniyet Türk’ü Müslümandan saymıyor galiba. Ayrıca Sakarya Arap yarımadasında değil Türkiye’dedir. ‘‘Sakarya Yunan’a karşı çarpışan Türk ordusudur. O ordunun mensupları da Müslümandır. Sakarya önleri de Türk topraklarıdır. Orada Türk’ün tarihi yazılmıştır. Başka bir milletin değil, Sonra Necip Fazıl, İslamiyet’i çok iyi bilen bu hususta başına büyük belalar yağan bir Türk şairidir.’’
Biz Anadolu’yu fethedince (1071) üzerine tam sekiz Haçlı Seferi düzenlendi. Bazıları yüz bin kişilik, bazıları ise beş yüz bin kişilik ordulara göğüs gerdik. 1095-1270 yılları arasında 175 yıllık ölüm kalım savaşlarında onların karşısında kahramanca durduk, dikildik. Yani Arap kavmini de Haçlı Seferlerine karşı koruyan biziz. İslamiyet’i onlarda aldık. Ama Arap Müslümanı değilim Türk Müslüman’ıyım.(2)
Arif Nihat’a göre Türk olmanın şartlarından bir de Turancı olmaktır. Turancılık Türk birliği sevdasıdır. ‘‘AĞIT’’ şiiri ile bu şuuru en güzel şekilde terennüm etmiştir.
Ağlayın, parmakları nur
Sularından kınalı kızlarım
Ağlasın Meraga göklerinden
Meraga'ya bakıp yıldızlarım

Yollara Kürşadlar uzanmış ölü
Ağlasın Akülke, ağlasın Sütgölü
Yiğitlerim uyur gurbet ellerde
Kimi Semerkant'ta bekler beni
Kimi Caber'de

Caber yok, Tiyanşan yok, Aral yok
Ben nasıl varım?
Ağla ey Tanrı dağlarından
İndirilmiş Tanrım

Şu yakın suların
Kolu neden bükülmez
Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin
Benden doğar, bana dökülmez?

Ben ki ateşle konuşurdum selle konuşurdum
İdil'le Tuna'yla Nil'le konuşurdum
''Sangaryos''u ''Sakarya'' yapan
''İkonyom''u ''Konya'' yapan
Dille konuşurdum

Arif Nihat Asya


Arif Nihat Asya, Türk edebiyatının en büyük bayrak şairidir. 35 yaşında iken 5 Ocak 1940 yılında yazmıştır.
Arif Nihat der ki: ‘‘Şiir bahçemin bir köşesinde vatan şiirleri ve kahramanlık şiirleri boy vermiştir.''(3) Arif Nihat parçalı bir tarih değil, bütün tarih fikrini esas almıştır(5000 yıl). Kendi kültür temellerine dayanmayan milletlerin yaşama şansları yoktur. Sanat değeri taşımayan çalışmaların yaşama imkanları olmadığını söyler.
Arif Nihat Asya, bir ana şairidir. Türk edebiyatında anne konusunda en çok şiir yazan odur. 11 şiirle bu alanda birincidir. Bunda annesiz büyümesinin anne şefkati özleminin etkisi büyüktür.
Ve bayrak şairimiz Arif Nihat Asya’yı ölümünün 46. yılında sevgi, saygı ve özlemle anıyorum.

 

KAYNAKLAR:

1- KISAKÜREK, Necip FAZIL

2-Prof.Dr. Çetin, Nurullah, BAYRAKLAŞAN ŞAİR

3- BAKİLER, Yavuz Bülent, ARİF NİHAD ASYA İHTİŞAMI

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar