Kemal TÜRK

Kemal TÜRK

Mail: hayati2215@hotmail.com

DEĞERLERLE GELECEĞE

DEĞERLERLE GELECEĞE

 Nasrettin Hoca'ya, 'adam olmanın kuralı nedir' diye sormuşlar. Şu cevabı vermiş:

-Söyleyen olursa dinlemeli, dinleyen olursa söylemeli, demiş.

Bir toplumun geleceği o toplumun yaşattığı değerlere bağlıdır. Değer, bir sosyal grubun veya toplumun kendi varlık, birlik, işleyiş ve devamını sağlamak için üyelerinin çoğunluğu tarafından doğru ve gerekli oldukları kabul ve tasdik edilen, onların ortak duygu, düşünce, amaç ve çıkarını yansıtan genelleştirilmiş temel ahlaki ilke veya inançlardır. Değerler toplumları birleşik tutan, sosyal sorumluluk kazandıran, toplumu derinden etkileyen, akıllı bilgili ve yetenekli bireyler yetişmesi için ideal ortamları hazırlayan, yazılı olmayan yüzyıllardır toplumun içinde yaşayan, uygulandığı ve içselleştiği toplumlarda bilgiyi, bilgi de teknolojiyi davet eden bir güçtür. Sosyal değerler, “neyin doğru, neyin yanlış, neyin iyi, neyin kötü, neyin güzel, neyin çirkin, neyin adil olduğu" konusunda genel yargılara varma olanağı tanırlar. Toplum yaşamında hemen her şey, bu değerlere göre algılanır. Böylelikle bireyler yaşamın anlamını öğrenirler. İnsan dünya düzeni ile akıl düzeni arasında denge ve uyum sağladığı vakit bilge bir kişiliğe sahip olacak, yaşattığı değerlerle de gelişmiş toplumların seviyesine yükselecektir. Nasıl ki bir annenin çocuğa yapacağı en büyük kötülük ona kötü etiketler yapıştırması ise zira çocuklar en çok annelerine inanırlar, bir toplumunda yapacağı en fena şey bireylerine ahlaki ve insani değerleri verememiş olmasıdır. Değerlerimizin değerli olduğunu çocuklara hissettiremediğimiz an geleceğin en tehlikeli insan tipini yetişireceğimizi unutmamalıyız. Değerlerini kaybetmiş bir toplumun, geleceğe yürümekte, bilimde, sanatta, teknolojide çığır açmasının beklenmesi hayal kırıklığı olsa gerektir.  Arthur Schopenhauer[1] bir yazısında şu öyküyü anlatır:

‘Soğuk bir kış sabahı çok sayıda kirpi donmamak için hep birlikte ısınmak üzere bir araya toplanır. Ama kısa süre sonra oklarının birbirleri üzerindeki etkilerini görüp yeniden ayrılırlar. Isınma gereksinimi onları bir kez daha bir araya getirdiğinde okları yine kendilerine engel olur ve iki kötü arasında gidip gelirler, ta ki birbirlerine katlanabilecekleri uygun mesafeyi bulana kadar. Bunun gibi, insanların hayatlarının boşluğundan ve tekdüzeliğinden kaynaklanan toplum gereksinimi onları bir araya getirir, ama nahoş ve tiksinti verici özellikleri onları bir kez daha birbirinden ayırır."

Değerlerini yaşayamayan ve yaşatamayan, baskın çevre kültürünün etkisinde kalmış toplumlar, kaygı verici bir gelişme olarak görülmekte, bu nedenle değerler üzerine yapılan araştırmalar ve çalışmalar kamuoyunun ilgisini çekmektedir. İnsanlığın geleceğinin; adalet, barış, eşitlik, hukukun üstünlüğü, ahlaki değerlere bağlılık, çalışkanlık ve iyilik gibi değerlerin üzerinde yükseleceğini vurgulamaktan daha fazlasını, insanlığın geleceğini şekillendirecek ortak değerlerin gelecek nesillere aktarılmasında daha etkili olduğunu düşünen toplumlar eğitime daha fazla önem vererek aradaki farkı açmışlardır. Eğitimi öncelikli sıraya almakla  adil olma, aile birliğine önem verme, bağımsızlık ve özgür düşünebilme; barış, iyimserlik, duyarlı olma, dürüstlük, estetik duyguların geliştirilmesi; hoşgörü, misafirperverlik, saygı, sevgi, sorumluluk, temizlik, vatanseverlik gibi birçok değeri dahil oldukları topluma kazandırırlar.

“Değer” denilince ilk akla gelebilecek özellik, bireylere ve topluma yön veren, davranışlarını belirleyen ilkeler ve tercihler olabilir. Bu ilkeler ve tercihler, tarihi, kültürel, sosyal ve ekonomik etkenler başta olmak üzere çeşitli faktörlere bağlı olarak oluşurlar. Her toplum ve birey, sahip olduğu değerlere göre davranışlarına yön verir, tercihlerini onlara göre belirler. Değerler aracılığıyla olaylar anlamlandırılır, onlara varlık kazandırılır. Değerler ve dolayısıyla kültürel doku, sadece teknolojiye gereken önemin verilmesinde değil, hedeflerin ve önceliklerin belirlenmesinde, gerekli şartların sağlanmasına kadar uzanan geniş bir alanda belirleyici bir role sahiptir. Gerçekten de insan, alet yapan ve onu kullanan bir canlıdır. Bu özelliği ile de diğer canlılardan ayrılır. Hiçbir canlı, insan kadar bu yeteneklere sahip değildir.

İnsanın sahip olduğu ‘teknik’in, yani ‘beceriler’in başında, elini kullanması ve elini kullanarak çeşitli aletler yapabilmesi gelmektedir.[2] İnsanın bu temel becerileri, giderek daha karmaşık aletler yapabilmesine olanak vermiş; yaptığı aletler ise, becerilerinin daha da gelişmesine sebep olmuştur. Teknik gelişim, yani belli tür bir bilgi öncelikle ‘tecrübe kazanarak’ sağlanmıştır. Fakat insanlık tarihine bakıldığında, beceriye dayanan bir (teknik/technique) gelişmenin, ancak belli bir noktaya kadar sürdüğü görülebilir. Bu nokta, sistemli bilgilerin yani bilimsel bilgilerin gerekli olduğu yerde sona erer. Sistemli bilgilerin gerekli olduğu yerde ise ‘teknoloji’, yani ‘teknik+bilim’ karşımıza çıkmaktadır. Teknolojinin yani yeni aletlerin sadece tecrübeden ve beceriden yararlanılarak üretilmesi söz konusu değildir. Teknoloji ürünü aletlerin kullanılması elbette bir ‘beceri’ gerektirir; yani insanın ‘teknik’ yönü söz konusudur. Fakat artık sadece ‘beceriler’ ile teknoloji üretmek mümkün değildir. Çünkü teknolojik başarılar, ancak kendine özgü birtakım özel şartların sağlanmasıyla gerçekleştirilebilir. Bu özel şartlar ise yukarıda da işaret edildiği gibi ‘değerler’ ile de sıkı bir ilişki içindedir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki bizleri yücelten değerlerimizdir. Bir toplumu meydana getiren bireylerin yaşam içerisindeki davranışlarını sorgulayan, insanları olumlu yönde destekleyen ve daha güzel yaşanabilir yarınlar için insanda bulunması gereken evrensel değerlerdir.

Eğitim sistemini toplumun diğer alanlarındaki değişmelerden bağımsız düşünmek mümkün değildir. Şairin de dediği gibi:

 

İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsin

Ya nice okumaktır

 

Okumaktan murat ne

Kişi Hak'kı bilmektir

Çün okudun bilmezsin

Ha bir kuru emektir

 

Yunus Emre[3]

 

Değerler toplumların yaşam pusulasıdır. Değerlerine sahip çıkan her toplum daha güvenilir  ve yaşanılır bir ortam oluşturacak, çalışanların daha verimli ve emeğinin karşılığını aldığı, adaletli bir paylaşımın olduğu, insanların etnik kimliklerinden dolayı değil topluma kattığı değer neticesinde ödüllendirildiği ortamlar çalışma azmini kamçılayacak, çalışan ve değer üreten, değerlerin toplumun kimyasal yapısını koruyucu gücüne inanan uluslarında bilimde ve teknolojide daha ileri gidecekleri dünya üzerindeki örneklerinden de anlaşılmaktadır.

 

 

 

[1] Schopenhauer, Arthur, "Toplu Eserleri 1-2"

[2] URAL, Şafak "Teknik, Teknoloji ve Değerler", Cumhuriyet Bilim ve Teknik, 14 Ekim 2000.

[3]              "EMRE, Yunus, Divanı.

 

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar