
İyi bir dost bazen kardeşten evladır. Bunun için peygamberlerin sadık yaranları, arkadaşları olmuştur. Kutlu Nebi bir kardeş sahibi değildi ama onun ashabı en sadık kardeşten öte ona en yakın olanlardı. İslam davetini yüklenen öncü kadro, yeryüzünde Kıyamete kadar sürecek şanlı İslam davetinin temelini candan öte bildikleri kutlu arkadaşları Nebi (as) ile ele ele vererek attılar. Çağlar boyu sürecek adalet ve ihsan devleti bu arkadaşlığın kutlu meşalesinin aydınlığında aleme yayıldı.
Dostluk, arkadaşlık, kardeşlik ne güzel kelimelerdir. İnsanın içini ısıtan. Şu şehirlerin puslu havasında kaç ademoğlu sadık bir arkadaşa sahip olmanın sıcaklığını taşır gönlünde bilinmez. Bilinen şu ki yüz binlerce insanın yaşadığı şehirlerde insanın yalnızlığının gittikçe arttığı ve hayatın bireysel yaşayan bencil kalabalıkların elinde değersizleşerek bir metaya dönüştüğüdür. Hayat hayatı vereni tanımakla anlam kazanır. Dostluk yaratanın öngördüğü yüksek ideallerin gerçekleşmesi hedefini de taşırsa, öteler ötesi aleme ulaşacak nurani bir seyir halini alır. Günübirlik maddi çıkar ve hazlar etrafında var olduğu varsayılan dostluklar keyif, çıkar ve hazların bitimiyle sonlanır.
Değerli hedeflerin gerçekleşmesi sağlam dostların birlikteliğiyle oluşur. Bu gün sosyal hayatta inançlı kalabalıkların kalıcı başarılar elde edememesinin mühim sebeplerinden biriside çıkar hesaplı ilişkilerin ağır basması dernek veya sohbet arkadaşlıklarının gerçek bir dostluğa dönüşememesidir. Yoldan evvel yoldaş anlayışı kaybedilmiş, bir ideal için yola çıktığını iddia edenler yolun bir yerlerinde tanış oldukları cancanlı kankilerini yola birlikte çıktıkları ihvanlarıyla değişmişler yol yol olmaktan çıkmış arkadaşlıklar yaralı bereli nostaljik hatıralara dönüşmüştür.
Hikmet ehline çok söz söylenmezmiş. Dostluk ve kardeşlik adına söylediğimiz birkaç sözü adı sanı belli olmayan üç arkadaşın öteler ötesine ulaşan arkadaşlığının anlatıldığı bir yol hikayesiyle tamama erdirelim.
Üç yiğit hikayesi
Onlar üç garip yiğit idiler
Hakkın adını îlâya
gönül verdiler
İlâhi ahit üzre sözleştiler
Onlar üç garip yiğit idiler
Bozkırlar dolaşıp
Dağlar aşacaklarına dair
Söz verdiler
Başlarını ipe, sevdalarını yâre verip
Ve gönüllerini hakka çevirdiler
Onlar üç garip yiğit idiler
Acılar, nazlar kahırlar gördüler
Vel asri deyip sabrı bellediler
Ellerinde salkım salkım ateşle
Karanlığa karşı direndiler
Onlar üç garip yiğit idiler
Nurla biatleşip, kalemle sözleştiler
Ve Neronlardan miras,
nice zulme, karşı durup
yiğitçe dövüştüler
Onlar üç garip yiğit idiler
Yusuf’ça soylu ve güzel idiler
Zindanları saray, sarayları düşman bildiler
İbrahim’ce, şirke isyan edip
Ateşten güller derdiler
Balçığı yoğurup yiğit elleriyle,
Şekil verdiler
Dipsiz karanlıklardan göklere erdiler
Onlar üç garip yiğit idiler
Aşkı ilmek ilmek dokuyup kalplerine
O kutlu inkılâba gönül verdiler
Bir hazan yaprağı gibi
Yıkılırken yerlere
Dudaklarında elestü
Devrimin onurlu çocuklarına
Gülümsediler
Ve karanlığın evrene veda ettiği
Bir seher vakti
O kutlu diyara göç ettiler,
Aydınlatıcı,toplumun içindeki durumu gayet iyi açıklamışsınız hocam, Rabbimiz razı olsun
Allah razı olsun hocam