Mustafa ÖZTEKİN

Mustafa ÖZTEKİN

Mail: oztekin@6317haber.com

FEMİNİZM VE MÜSLÜMAN KADIN

FEMİNİZM VE MÜSLÜMAN KADIN

FEMİNİZM VE MÜSLÜMAN KADIN

           

Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı

Günlere geldim bana bunu öğretmediniz…

Sezai Karakoç böyle diyor, onun zihin dünyasında hangi anlamlar uçuşur bu dizede bilinmez ama ne kadar gerçekçi ve orijinal bir tespit. Son yüz yıldaki bütün devrimlerden galip çıkmasına rağmen gerçekte mutlu olamayan kadın. Tarih boyunca çilenin aşağılanmanın, istismarın en dehşetlisiyle sınanmış, ancak son yüzyılda özellikle batıda haklar konusunda oldukça kazanımlar elde eden, siyasetten iş hayatına, modadan sinemaya, spordan sanata her alanda etkinlik elde eden ama mutluluğu elde edemeyen kadın!

Çağımız kadına kariyer, özgürlük, iş, eğitim, para, güç, servet, imkân ve makam vermiştir ancak mutluluk verememiştir.

Kariyerde yaparım çocukta diye ortaya atılan kadın ne kariyerinin nede doğurduğu çocuğun hayrını görememiştir.  Bütün mutluluk etmenlerine sahip olan kadın yine mutsuz olmuştur.

Kadının serüveni, yıllar önce bir gsm reklamında hasır şapkasıyla yola çıkan özgür kızın yolculuğuyla örtüşmektedir. Hep yola çıkan kızımız maalesef yoldan çıkmış, mutluluğa ulaşamamış ve kendisinden hiç bir haberde alınamamıştır.

            Batı,  kadını çok yordu ve hırpaladı. Özellikle sanayi devrimi sonrası batıda bir takım haklara sahip olan kadın, fabrikaların ucuz işgücü,  iman ve iffetten yoksun batı erkeğinin elinde de hazır bir istismar aracı haline dönüştü. Bizzat kilise tarafından aşağılanan ve yalnızlaştırılan kadının tutunacağı hiçbir dal yoktu. Ancak hemcinslerinin köle pazarlarında satıldığı karanlık dönemlere göre bazı haklarda elde etmişti. Daha sonraları seçme hakkı, mülk edinme hakkı, eğitim haklarını da ele geçiren batılı kadın kendi dini toplumu ve cahili kültürüne karşı giriştiği mücadeleden göreceli bir zaferle çıktı. Bu zafer daha sonraları feminizm düşüncesine kaynaklık edecek esasların işaret taşlarını oluşturacaktı. Batılı kadın sermaye ve kilisenin baskısı altında hak mücadelesini verdi ve tarihsel süreçte haklarını elde etti. Ancak feminist hareket daha sonra kadın haklarını savunan, sosyal hayatta kadın kimlik ve kişiliğinin egemenliği için mücadele eden bir anlayıştan, kadının salt egemenliğini hedefleyen bu yolda da, tüm dinlerce ve toplumlarca hoş görülmeyen gayri ahlaki yaşam biçimlerini, birliktelikleri kutsayan bir karnavalizme dönüştü.

            İslam dünyasında kadın hareketleri bu denli hızlı gelişmedi çünkü İslam dünyası bir takım suistimallerin dışında kadına bakış olarak batıdan çok daha farklı bir yol izlemişti. Çünkü kutsal kitabımız Kuran ilk indirilmeye başladığı dönemden itibaren toplumda ayrımcılığa karşı koymuş, zulmü kötülemiş çocuk ve kadınların korunmasına yönelik buyruklarla, kadın toplumda saygın yerini almıştır.

İslam, toplumun genel maslahatı için zorunlu kılınan hicap (örtünme)  kuralına riayet etmesi şartıyla kadına toplum içinde geniş bir alan açmıştır. Kadın Peygamber( as)  tarafından haklarına riayet edilmesi zorunlu olan,  değerli bir emanet olarak takdim edilmiştir. Maddi haklar, mirastan pay alması, yönetimsel faaliyetlerde bulunması, ilmi çalışmalara katılmasının önünde hiçbir engel olmayışı… O çağlarda dünya ölçeğinde kadınlara böylesine değer veren başka bir sistem bulunmamaktadır.

İslam dünyasında ve Türkiye de kadın ve aile iki saygın değerdir. Güçlü aile yapısı ve kadının din ve kültürden gelen saygınlığı sebebiyle feminizm denilen düşünce bu topraklarda gelişememiştir.

 Kuranın anlaşıldığı çağlardan sonra İslam dünyasında taklit ve taassup devri başlamış, kadın tarihi kimliğini, İslam peygamberi yanında elde ettiği itibar ve saygınlığı kaybetmeye başlamıştır. Kadın hakkında bu topraklar hak ettikleri değer ve itibarı vermemeye başlayınca laik elitistler ve din karşıtı çevrelerce kadın hakları çerçevesinde örtülü bir feminist hareket başlatılmıştır. İşin garibi bu hareketlerde göze çarpan kesimlerin tuzu kuru hak ve statü sahibi kimseler olması. Asıl ezilen mağdur edilen Anadolu ya da kırsal kesim kadının bu sosyal depreşmeden uzak kalması.

Türkiye’de haklarının gasp edildiğini öne süren kadın hareketleri acaba daha ne istiyor? Adeta yarı tanrıça hüviyetine bürünmüş, devlet tarafından tanınan pozitif ayrımcılıklar sayesinde palazlanmış,   beyanıyla eşini ya da herhangi bir erkeği ipe götürmeye muktedir çılgın bir gücün sahibi kadın. Her alanda etkin, yetkin,  erkeğimsi özgür kadınlar.  Bir de bunlara eklemlenen kendini Müslüman sanan adına örtü dedikleri seviyesiz kisveler altında vücudunu sergileyen, laik hemcinsleri karşısında biz daha laikiz, biz daha çekiyiz, biz daha özgürüz diyerek adeta özgüven patlaması yaşayan,  kompleksli, zavallı müslüman kadınlar.

            Türkiye’de, İran’da, Tunus ve  Cezair’de, hâsılı kelam İslam dünyasının bir çok bölgesinde İslam karşıtı güçler tarafından feminist hareketler destekleniyor. Ezilen kadının haklarını sorgulama, istismar edilen kadın kimliğini koruma adı altında ortaya çıkan bu yapılar bir süre sonra İslam düşmanlığı yapmaya başlamışlar. İçinden çıktıkları vahşi kapitalizmin insanlık ve özelde kadınlar hakkındaki ihlalleri ve bu ihlallerin arkasındaki gerçek düşmanları görmezden gelerek, kadının ezilmişliğinin sebebi İslam’mışçasına,   İslam peygamberinin tertemiz ailesine, evliliklerine, Müslüman kadının örtüsüne saldırmak suretiyle İslam düşmanlarıyla işbirliğine girişmişlerdir.  İslam ve Müslümanlarca hatta kilise tarafından lanetlenen ilişki biçimlerinin insan hakkı olarak lanse edildiği din ve mukaddes değerlere alenen hakaretlerin yağdırıldığı, iğrenç figüranların yer aldığı sahnede zavallı feminist  müslüman kadınlarda boy göstermişlerdir.

            Türkiye’de devlet İstanbul sözleşmesi adıyla yapılan uluslar arası bir çalıştaya ev sahipliği yapmış ve çıkan kararları yasalaştırarak, eşcinselliği, cinsiyetsizliği ve her türlü sapkınlığı teşvik eden bir süreci başlatmıştır. Milleti ruh köklerinden koparan ahlaksız ve yuvasız nesillerin yetişmesini sağlayacak,  iffet ve ailenin temeline dinamit koyacak bu yasaların uygulanması, Hilafete ev sahipliği yapmış bu mübarek topraklarda imansız feminizm hareketinin bir zaferidir. 

            Şimdi uğradığı her haksızlıkta İslam’a ve Müslümanlara hakaret eden ruhunu şeytana satmış çevrelere şunu sormak gerekir. Bu ülkede Allah’ın hangi ayeti ya da Hz. Peygamberin hangi sözü kanun halinde hükmediyor da,  her sıkıntınızın kaynağı olarak İslam’ı görüyorsunuz. Yaklaşık doksan küsur sene tüm mukaddesi adeta kazıyıp yok ettiğini söyleyen laik kesimler, feminist kuklalar, Müslüman gayri Müslim tüm Anadolu insanını mağdur eden izimleri görmezden gelerek sanki İslam’ın iktidarında zulme uğramış gibi çığırtkanlık yaparak hakkın ve hakikatin sesini kısmaya çalışıyorsunuz !

            Bir Müslüman kapitalist, laik, komünist, demokrat olamadığı gibi feministte olamaz.  Temelinde dinsizliğe çağıran hiçbir hak arayışında Müslüman figüran olamaz.

İslami örtüyü yozlaştırarak tarzlarını yaratan yarı müslüman sünepeler kendilerini yaratan ve Müslüman kılan Allahın nasıl örtünmeleri gerektiği konusuna bir daha göz atarak örtülü çıplaklığın objeleri olmaktan kurtulmak zorundadırlar.

Gerçekten çalışmak zorunda olan hanım kardeşlerimiz dışında, çalışma hayatının her alanında boy gösteren, kadından çok erkeksi duruş ve havalarıyla göze çarpan altlarına giydikleri marka yırtık kotun üzerinde, dekolte tuniğiyle hava basan eğreti baş örtüsünün üzerinde gölgede bile çıkarmadığı marka güneş gözlüğüyle dolaşıp, kırıtarak konuşan seğirterek hareket eden durmadan sahte gülücükleriyle içine düştüğü kompleks çukurunda debelenen, feminist Müslüman hanım artık evine, yeniden yuvana dön, çocuğun seni bekliyor. Bir ömür harcasan da dışarıda eline geçmeyecek saadetin seni yuvanda bekliyor.

…Sezai Karakoç’la nokta koyacak olursak:

Kardeşim İbrahim bana mermer putları

Nasıl devireceğimi öğretmişti

Bende gün geçmez ki birini patlatmayayım

Ama siz kâğıttakileri ve kelimelerdekini ve

Sözlerdekini

Nasıl sileceğimi öğretmediniz!

 Bütün izmlerin paramparça edildiği, çok tanrılı dinlerin ve ideolojilerin putlarının hak ile yeksan olduğu diriliş gününde inanç ve eylemlerimizden utanmak istemiyorsak, kavimlerin ateş önünde dizüstü çökertildiği dehşet gününden önce yeniden İslam’a yeniden Peygamber’in (as) nurlu iklimine yolculuğa ne dersiniz!

 

Makale Yorumları

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar