Kemal TÜRK

Kemal TÜRK

Mail: hayati2215@hotmail.com

ÖMER SEYFETTİN “FORSA” HİKÂYESİ VE VATAN ÖZLEMİ

ÖMER SEYFETTİN “FORSA” HİKÂYESİ VE VATAN ÖZLEMİ

"Forsa" hikâyesi 06.03.1919 tarihinde "Büyük Mecmua" nın 1. sayısında yayınlandı. Türk Edebiyatında hikâye türünün en ünlü temsilcilerinden olan Ömer Seyfettin yayınladığı hikâyelerden dolayı bazı eleştirilere maruz kalsa da bu alanda yüz altmıştan fazla eser yazdı. Kendine has uslübuyle bu eleştirilere cevapta veren Ömer Seyfettin canlı ve hassas bir eleştiri gücüne sahiptir. Özellikle II. Meşrutiyetin ilanından sonra toplumumuzdaki gelişmeleri çok yakından takip etmiş ve gecikmeksizin düşüncelerini ve eleştirilerini yazdığı hikayeleriyle ifade etmiştir. Bu bakımdan Ömer Seyfettin bir sosyolog gibi Türk toplumundaki gelişmeleri incelemiş en dikkate değer aydınlarımızdan birisidir.

Başta hikaye olmak üzere, şiir, tiyatro, hatıra ve makale dalında eserler veren Ömer Seyfettin’in yazı hayatı savunduğu Yeni Lisan ve Milliyetçilik akımıyla bir paralellik gösterir. Birinci Dünya Savaşı sırasında da yazdığı hikayeler, hem imparatorluğun güçlü zamanına özlem hemde o zamanki dağılma sürecine bir moral desteği niteliğindedir. Hükümdara itaat, ülke sevgisi, cihat anlayışı ve iman gücünün anlatıldığı bu hikayeler Başını Vermeyen Şehit, Pembe İncili Kaftan, Kütük, Vire, Forsa, Kaç Yerinden, Teke Tek, Kızıl Elma Neresi ve Nadan’dır.

Ömer Seyfettin hikâye ile ilgili şöyle söyler: “Ben, her şeyden, en ehemmiyetsiz bir fıkradan, bir cümleden bir hikâye, koca bir roman çıkarabilirim. Sanat, o hikâye, koca bir romanı çıkardığım en ehemmiyetsiz şey değil, benim o şey etrafında canlandırdığım hayattır.”

Ömer Seyfettin şiir, hikaye ve tiyatro dışında Fransızca’dan tercümeler yapmıştır. Maupassant, Catulle Mendes ve Gorki çevirileri yanısıra İlyada ve Kalavela’yı Türkçe’ye çevirmiştir. Ömer Seyfettin’in çağının yazarlarından ayıran pek çok özelliği mevcuttur. Öncelikle o içinde yaşadığı toplumun değerlerine, düşünce ve algılama tarzına, diline kısacası halk ögelerine yönelerek sanat icra edenlerin başında gelir. Toplum için sanat yapma kaygısı taşır. Hayatı boyunca Osmanlı Türkçesi ve Divan Edebiyatını eleştirmiş ve halkın konuştuğu Türkçe’ye ve Halk Edebiyatı unsurlarına yönelmiştir. Bir bakıma halkın konuştuğu dilin sanat dili olmasının taraftarıdır. Çünkü ona göre bizim edebiyat, ilim ve fende geri kalışımızın sebebi konuştuğumuz dili yazıda kullanmayışımızdır. Nasıl ki konuşurken, gülerken, ağlarken Türkçe kullanılıyor, yazarken de bu Türkçe kullanılmalıdır görüşündedir.

Yazdığı hikâyelerden dolayı zaman zaman maddi bir menfaat elde ettiğini sürenler tarafından eleştirilere maruz kalmış olsa da yazmaktan geri durmamıştır. Konusunu ve kişilerini tarihten alarak yazdığı hikâyeler I. Dünya savaşı yıllarına rastlar ve moral verme amaçlı yazılmış olan hikayeleri şunlarıdır : Pembe İncili Kaftan, Forsa, Ferman, Başını Vermeyen Şehit, Kızılelma Neresi? gibi. Ömer Seyfettin’de vatan kavramı da üzerinde durulmaya değer önemli bir noktadır. Onda vatan anlayışı, üzerinde bulunan, sıradan bir kara parçası değildir. O vatana duygusal, dini ve idealist bir anlam yükler. Turan adını verdiği, yani bütün Türklerin yaşadıkları ve tarih içinde bir kez olsun ayaklarını bastıkları siyasi olgu, vatana atfedilen duygusal ve idealist anlamı belirler. Bu Milli Vatan’dır. “Fiili vatan ise, Türklerin bizzat hakim bulundukları yerlerdir” [Seyfettin,2001a:206]

Dini vatan ise, ezan okunan bütün İslam ülkeleridir. Bir Türk için bunlardan birinde yaşaması arasında bir fark yoktur. Bu mânâ “Forsa” isimli hikâyesinden açıkça çıkarılabilmektedir. Kara Memiş uzun süredir Malta’da esir bulunan bir denizcidir. Yıllar sonra oğlu Turgut Malta’yı fethetmeye gelir. Kara Memiş’de oğlu ile savaşa hazırlanırken, oğlunun –Vatana hasret gidersin, sözüne karşılık, “Şehit olursam bunu(bayrak) üzerime örtün! Vatan al bayrağın dalgalandığı yer değil midir?” der. Tarihi hikâyelerindeki ana temayı, yönetici, halk ve asker oluşturur. Hemen hemen her hikaye, bu üç unsurun aralarındaki ilişkiye vurgu yapar. Hikâyelerinin bir kısmının geçtiği dönemler genellikle Osmanlı Devleti'nin güçlü olduğu zamanlardır.

 FORSA NEDİR?

Forsa nedir? Türk Dil Kurumu üzerinden ele alındığı vakit Forsa kelimesi, 'Gemilerde kürek çeken hükümlü ya da tutsak kişi' biçiminde öne çıkar. Tabii aynı zamanda 'coşkunluk' anlamı üzerinden de ele alındığını söylemek mümkün.

Kara Memiş, ünü Osmanlı denizcileri arasında yayılmış bir deniz askeridir. Otuz yaşında iken Osmanlı denizcisi Edremitli Kaptan Kara Memiş, Malta korsanlarının eline düşüp esir olur. Zamanla Malta deniz korsanları tarafından gemilerde denizci olarak yıllarca çalıştırılmış, yirmi yıl gemide kürek mahkumu olarak kullanıldıktan sonra, korsanlar tarafından bir çiftçiye köle olarak satılır. On yıl çiftlikte çalıştıktan sonra sokağa atılır ve yaşlanınca korsanlar tarafından bir adaya başıboş bırakılmıştır. Yıkık bir kulübeye yerleşir ve arada kasabaya inip kendisine acıyanların verdiği yemeklerle beslenir; on yıl boyunca böyle yaşar.

Esir alındığı günden bu yana geçen kırk yılda, Osmanlıların gelip kendisini kurtaracağı ümidinden hiç vazgeçmemiştir. Kara Memiş, 40 yıldır Türk denizcilerinin geleceğini hep hayal etmiştir. Rüyasında Türk gemilerinin yardımıyla esaretinden kurtulduğunu görür. Bir gün aynı rüyayı gördüğünde rüyası gerçek olur ve Türk gemileri gerçekten de gelir. Gelen gemilerin yanına gider ve askerlere kendini tanıtır. Eski bir Osmanlı Bahriyesi olan Kara Memiş kendinden bahseder ve askerler bunu yüzbaşılarına iletirler. Kara Memiş kaptana götürülür ve bu sefer kendini kaptana tanıtır. Bunu duyan Turgut kaptan, esir tutulduğu kırk yıl boyunca tüm insanların onu merak ettiğini ve Kara Memiş’in kolundaki yara izini göstererek oğlu olduğunu söyler. Kara Memiş, kırk yıllık esaretinden kurtulurken, kırk yıl sonra oğluna kavuşur. Baba ve oğul hasret giderirler, Kara Memiş kılıç ve kalkan ister, gemideki sancağı göstererek, "Şehit olursam bunu üzerime örtün! Vatan al bayrağın dalgalandığı yer değil midir?" der.

Mekân, hikâyede olayın geçtiği yerdir. Mekân olayın durumuna göre ev, bahçe, kasaba, kır, sokak, ilçe, şehir veya ülke olabilmektedir. Çeçen’e göre, “Modern hikâyede mekân, metinde bir dolgu malzemesi değil, karakter(ler) üzerinde etkisi olan bir metin ögesidir” (Çeçen, 2010:435). Tekin; mekânın tasvir edilmesinin sadece anlatı sisteminin inşa edilmesi açısından değil, aynı zamanda okuyucu açısından da önemli olduğunu ve mekânın karakter üzerinde önemli bir rol oynadığını belirtmektedir (Tekin, 2001: 130). Ada, Kasaba ve Harap kulübe karşımıza çıkmaktadır.

Zaman ise; Hikâyede zaman dilimini ifade eden süredir. Bu süre; gün, ay, hafta, yıl, gece-gündüz vakti veya geçmiş bir dönem olabilir. Aktaş, zaman ile olayın birbiri ile ilişkili olduğunu ifade etmektedir. Aktaş’a göre olayda iki zaman vardır. Biri olayın geçtiği zaman dilimi; ikincisi ise okuyucunun olayı öğrendiği zaman dilimidir. Ona göre zaman metin içindeki fiillerden anlaşılabilir (Aktaş, 1991:117-119). Forsa hikâyesinde Kara Memiş’in kırk yıl esir olduğu zaman dilimi vardır.

Başlatıcı olay: “Hikâyedeki olaylar dizisini başlatan olaydır. Başlatıcı olayın ana işlevi hikâyede çözülmesi gereken bir problemi ortaya çıkarmaktır. Başlatıcı olay, bir doğal olay veya açlık, acı veya hastalık gibi fiziksel bir sebebe dayanan bir olay olabildiği gibi psikolojik bir durum veya sosyal bir gereksinim de olabilir” (Coşkun, 2009:254). Kara Memiş’in Malta korsanları eline düşmesi ile esirlik hayatı zaman olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hikâyedeki problem:“Hikâyedeki temel sorundur. Çözülmesi gereken bilinmezliktir” (Akyol, 2014: 173). “Hikâyedeki olayların merkezinde yer alan çatışma durumudur. Bu çatışma, başlatıcı olaydan sonra ortaya çıkar ve ana karakterin hikâyedeki diğer karakterlerle veya doğal engellerle mücadelesi şeklinde ortaya çıkabilir” (Coşkun, 2009:255). Kara Memiş’in esir düşmesi olarak okunmaktadır.

Forsadaki psikolojik girişim ise Kara Memiş’in sürekli dua etmesi ve rüyasında esirlikten kurtulduğunu görmesidir.

BİTMEYEN VATAN ÖZLEMİ

Hikâyeler, yaşanmış ya da yaşanması mümkün bir olayı, yer ve zaman belirterek anlatan edebî türdür, şeklinde ifade edilir. "Forsa" hikâyesi de Ömer Seyfettin’in Türk tarihinden yaşanmış gibi alarak vatan özlemini ve bayrak sevgisini anlattığı bir eser olarak karşımıza çıkmıştır. 40 yıl süren bir esir hayatı sonucunda umudunu hiç kaybetmeyen Kara Memiş’in millettaşlarına kavuşması hikâyenin çözüm noktası olmaktadır. Hâkim bir bakış açısıyla yazılmış olan hikâye öncelikle çiçek ormanı gibi bir ada tasvir edilerek esaret hayatının biteceğinin mesajı ile başlar. Daha sonra kahramanın fiziki yapısı hakkında genişçe bilgi verilerek esirlik hayatının kahraman üzerindeki etkilerinden ve onun ruhundaki açtığı izlerden dem vurulur.

Diğer dikkat çeken şey ise uykusunda ve hayalinde her zaman kurtulacağı ve vatanına kavuşacağı günü düşünen bir kahramanın olması ayrıca vatan özleminin insanı ayakta tutacağı bir olgu olarak karşımıza çıkarılmasıdır. Türklerin Akdeniz’i bir zamanlar “Türk Gölü” hâline getirdikleri ve bunda kahramanımız gibi bir çok yiğidin ve denizcinin de payı olduğu tasvir edilir. Her ne olursa olsun ibadetlerini yerine getiren bir karakterin anlatıldığı hikâye aynı zamanda inanmanın insanı diri tutacağını vurgulaması açısından da dikkate değerdir.

Osmanlı Devleti, 16. yüzyılda karalarda olduğu gibi denizlerde de altın yükselme yaşamıştır. Bu denizciler arasında en önemli isimlerden birisi ise Turgut Reis’tir. 16. yüzyılda hem Türkler hem de Avrupalılar Turgut Reis’in çok büyük bir denizci olduğunu kabul etmiştir. Yaşamını denizlere adayan Turgut Reis’in hayatı Malta kuşatmasında sona ermiştir. Ömer Seyfettin “Forsa” hikâyesinin kahramanı olan Kara Memiş’i oğlu ile kavuşturarak denizcimiz Turgut Reisi de unutmamış ve okuyucuya tarihi kahramanlarımızı da hatırlatmıştır. Hikâyenin devamında ise adaya çıkan askerlere eşlik etmek isteyen kahramanın bayrağa ve vatana olan özlemi verdiği cevapla doruk noktaya ulaşmıştır.

Sonuç olarak forsalık hayatı süren Kara Memiş’in esirlikten kurtulması ve vatana olan özlemini dile getirmesi bu hikayede umudun insanı diri tutacağı mesajını verirken, vatan sevgisinin de insanın içinde sönmeyen bir ateş olduğu vurgulanmaktadır.

Allah kimseyi vatanından ayrı koymasın...

 

KAYNAKÇA

Aktaş, Özgür, Yrd. Doç. Dr., Kafkas Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, İlköğretim Sosyal Bilgiler Eğitimi, KARS

Aktaş, Ş.(1991). Roman Sanatı ve Roman İncelenmesine Giriş. Ankara: Akçağ Yayınları.

Akyol, H. (2014). Programa Uygun Türkçe Öğretim Yöntemleri. Ankara: Pegem Akademi.

Birinci, Elif, Ömer Seyfettin'in Hikâyelerinde Türk Toplumu, YL Tezi, Sakarya Üni. Mayıs:2002

Çeçen, M. A. (2010). İlköğretim 6-8.Sınıf Türkçe Ders Kitaplarındaki Hikâye Türü Metinlerin Hikâye Haritası Yöntemine Göre İncelenmesi. Ulusal Malatya Sempozyumları-I Bilgi Çağında Eğitim ve Malatya. Bilgi Yolu Eğitim Kültür ve Sosyal Araştırmalar Merkezi Yayınları.(431-452).

Coşkun, E. (2009). “Türkçe Öğretiminde Metin Bilgisi”. Ahmet Kırkkılıç ve Hayati Akyol (Ed). İlköğretimde Türkçe Öğretimi. Ankara: Pegem Akademi.

Özpay, Ahmet. "Ömer Seyfettin 'Ferman' hikâyesinde Mazinin İhyası" makalesi, "Prof.Dr. Ramazan Kaplan'a Armağan" Akçağ Yayınları, 2020, Ankara, s.243

Seyfettin, Ömer, Yeni Lisan ve Bir İstimzaç, Mithatpaşa Sanayi Matbaası, Selanik-[Tarihsiz]

Seyfettin, Ömer, Bütün Eserleri Hikayeler 1, [haz. Hülya Argunşah], Dergah Yayınları, İstanbul-1999

Seyfettin, Ömer, Bütün Eserleri Hikayeler 2, [haz. Hülya Argunşah], Dergah Yayınları, İstanbul-1999

Seyfettin, Ömer, Bütün Eserleri Hikayeler 3, [haz. Hülya Argunşah], Dergah Yayınları, İstanbul-1999

Seyfettin, Ömer, Bütün Eserleri Hikayeler 4, [haz. Hülya Argunşah], Dergah Yayınları, İstanbul-1999

Seyfettin, Ömer, Bütün Eserleri Şiirler, Mensur Şiirler, Fıkralar, Hatıralar, Mektuplar [haz. Hülya Argunşah], Dergah Yayınları, İstanbul-2000

Seyfettin, Ömer, Bütün Eserleri Makaleler 1, [haz. Hülya Argunşah], Dergah Yayınları, İstanbul-2001

Seyfettin, Ömer, Bütün Eserleri Makaleler 2, [haz. Hülya Argunşah], Dergah Yayınları, İstanbul-2001

Tekin, M. (2001). Roman Sanatı (Romanın Unsurları). İstanbul: Ötüken Neşriyat A.Ş.

 

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar