Dilruba DAYAN

Dilruba DAYAN

Mail: dilrubadayan@gmail.com

ÖZGÜR DEĞİLSİN!

ÖZGÜR DEĞİLSİN!

Bir Müslüman, Rabbi ondan razı olduğu sürece hürdür. Rabbinin rızasının olduğu şeyde Müslüman huzurlu ve mutludur. İnsan, yalnız ve yalnız Allah’ın dini İslam’la bütün eksikliklerinden arınır. Çünkü o dünya üzerindeki tüm insanlara, ideolojilere, hareket ve tavırlara kulluğu reddedip biricik Allah’a kulluklagerçek hürriyetine kavuşmuştur.Kur-an’ın Gölgesinde özgürce yaşamak arzusu duymuş SeyyidKutub’u düşünelim. Onun, dinini hürce yaşama ve tebliğ etme isteği ömrüne mal olmuştu. Burada şu noktaya da parmak basmadan geçmek olmaz: Her özgürlük arzusu, uğruna hayat feda edilecek kadar kıymetli değildir. Uğruna bir ömrü feda etmeye, bir ömrü ona adamaya layık olan şey Allah’ın hayatlarımıza düstur olarak tanzim ettiği İslam’dır.

Yaşadığımız sosyal hayatla birlikte özgürlük anlayışımız da değişti. İslam’la birlikte anlamı olan her şey gibi özgürlük de, ilerleyen zamanla birlikte anlam kaymasına uğrayan bir kavram haline geldi. Nefsin arzuları doğrultusunda şekil alan hayatlarımız, özgürlük algımızı da belirler oldu. Bu özgürlük anlayışımız (!) çocuklarımızı yetiştirme şeklimizden, tesettür anlayışımıza, ibadetlerimizden, akraba ziyaretlerimize, iş ahlakımızdan, aile içi ilişkilerimize kadar her şeye sirayet etti. Örneğin Rabbimizin giyimimize nizam getirmemize dair buyruklarından biri olan “Ey peygamber, hanımlarına, kızlarına ve inananların kadınlarına örtülerini üzerlerine salmalarını söyle. Bu, onların (erdemli kadınlar olarak) tanınıp hakarete uğramamaları için daha elverişlidir. Allah bağışlayandır, Rahimdir.”(Ahzab 59) emri giyimimizle ilgili belirleyici bir husus olmaktan uzaklaştı, bunun yerine beğenilsin diye, ilgi çeksin diye giyinmek bizim için daha önemli oldu. Hâlbuki Yüce Allah’ın bizler için belirlediği kıstas aynı zamanda bizler için en hayırlı olandı. Çünkü Rabbimiz, bu husus dâhil, bizleri her koşulda bizden fazla düşünmüştür, verdiği her hayırda muhakkak bir şerden/şerlerden sakındırır, yine bizi sınadığı her zorlu imtihanın içerisinde de bizler için mutlaka hayırlı bir ya da birden çok kapı açmıştır/açacaktır.

Öyleyse bizlere ne oluyor da özgürlüğü İslam yerine başka mecralarda arıyoruz?

Bizlere ne oluyor da nefsimizin peşinden gitmeyi özgürlük olarak algılıyoruz?

İhtiyaçlarımız doğrultusunda değil de çoğunlukla isteklerimiz doğrultusunda para harcamak,

“Gözleri kalmasın” diyerek çocuklarımızın her istediğini yerine getirmek, “Çocuklarım iyi yerlere gelsinler” anlayışıyla eğitim adına gereksiz yüksek bir bütçe ayırmak, bundan dolayıdaha öncelikli birçok şeyden vazgeçmek,

Toplumdaki birçok alanda mevki yükseltmek arzusuyla kişilere dalkavukluk etmek,

İnsanların ilgisini çekmek, bu yolla para kazanmak uğruna bütün hayatımızı sosyal (!) medya platformlarında paylaşmak,

Giyim anlayışımızı “yakışıyor” düşüncesinden de arındırıp “modaya uyuyor” anlayışıyla şekillendirmek…

İşte bunlar bizim özgürlük algımız doğrultusunda kalıplaşan düşüncelerimiz, hareketlerimiz. Eksiği var ancak fazlası yok. “Sınırsız olmak, kısıtlanmamak” adı altında,

Kendimizi sürekli birilerine beğendirmeye çalışmışız. Çevreler ve kişiler tarafından kabul görmek istemişiz.

Düşüncelerimizi belirli akımlar, hareketler, kişiler belirlemiş, bu şekilde güdüldüğümüzün farkına bile varamamışız.

Nefsimizin yönlendirmesiyle hareket etmişiz, dinimizin gereklerini de nefsimizin arzularına göre biçimlendirmişiz.

Düşünememiş, konuşamamış, hareket edememiş ve yaşayamamışız aslında bizler.

Fakat bizler İslam’ın ışığında bir hayat ile berrak bir şekilde idrak ederiz ki, İslam’ın bize vadettiği özgürlük insan ve nefis eliyle müteşekkil olan hiçbir şeye benzemez/benzeyemez. Çünkü bu dinin kaynağı Rabbimizdir, Rabbimizin kelamı doğrultusunda şekillenen bir hayatla insan hiçbir ideolojinin, topluluğun güdümünde olmaz/olamaz. Bütün fiiliyat, kelam yalnız ve yalnız Allah içindir. Bu düsturla yaşayan insanın bu dünyadaki ödüllerinden biri olan bu hürriyet, aynı zamanda sonsuz cennet hayatının da anahtarı konumundadır; Sonsuz bir hürriyetin ve mutluluğun anahtarı.

Şeyh Ahmed Yasin gelsin aklımıza, o dizleri tutmazken bile bu dünyadaki en özgür insanlardan biriydi. Çünkü kalbinde Allah’ın nuru İslam’ı taşıyor, bu nuru diğer nesillere aktarmanın kaygısını güdüyordu. Bu uğurda o da SeyyidKutub gibi hayatını ortaya koymuştu ve bu duruşu onu sapasağlam birçok insandan daha dik tutuyordu. Onlar ve onlar gibi insanların yeri biiznillah cennettir, bizler bu insanlardan örnek almalı, ruhumuzu ve bedenimizi gerçek hürriyete kavuşturmalıyız. İnsan doğduğu ilk andan itibaren tertemizdir, yaşadıkça dünyadaki iyilik ve kötülüklerle yüz yüze kalır. Üstündeki iyilikleri İslam’la arttırır, kötülüklerden ise İslam’la arınır. İnsan bu şekilde gerçek mutluluğa ulaşır, gerçek mutluluk ise insanı hür kılar. Hürriyetimizi yitirmeyelim, bu mutluluk dünya üzerindeki hiçbir şeye değişilmez.

Kardeşim sen parmaklıklar ardında da olsan özgürsün
Kardeşim sen prangalara vurulsan da özgürsün
Sen Allah'a bağlandığın zaman, sana kölelerin tuzağı nasıl zarar verebilir ki
Kardeşim karanlığın ordularını kökten sileceksin
Ve bununla yeryüzünde yeni bir fecir doğacak
Sen ruhunu bu fecrin doğuşuna teslim et
O zaman fecrin bizi uzaktan karşıladığını göreceksin

Kardeşim Muhakkak ki ben bugün sarsılmaz dayanağa sahibim
Ve yerlere kök salmış dağları,kayaları parça parça ederim
ve yarın bu silahımla bozgunculara karşı savaşacağım 

Ya dünyayı kuşatacak zafer
Ya da Allah’a sunulacak şehadet

Şayet Kardeşim ben ölürsem şehidim
Sen de övülmüş bir zaferle devam edersin
Muhakkak ki ben emin bir şekilde Yıldızların Rabbi olan Allah’a giden yol üzerindeyim

Kardeşim yürü tereddüt etmeden, arkana bakma
Senin yolun kanla boyanmıştır, ona buna aldırış etme

Kardeşim biz ölürsek sevdiklerimize kavuşacağız
Rabbimizin bahçeleri bizim için hazırlanmıştır
Muhakkak ki o Cennetin kuşları etrafımızda kanat çırpacaktır
Ebedi diyar bizim için ne kadar hoştur.

Seyyid Kutub

Selam ve dua ile

Dilruba.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar