Kemal TÜRK

Kemal TÜRK

Mail: hayati2215@hotmail.com

TUTANAK ALTINDA

TUTANAK ALTINDA

Para para para

Varlığı bir dert yokluğu yara, demiş şair.

*

İnsanlık tarihinde insanlığın ölmediği dediğimiz bir çok an vardır.

Kimileri bu pamuktan yapılmış kağıt parçası olarak bildiği meta karşısında insanlığından vazgeçer, kimileri ise insanlığın bu kağıt parçasıyla ölemeyeceğini vurgular.

Devletlerin merkez bankaları tarafından basılan, ülke içinde bir ödeme aracı olarak kullanılan, üzerinde saymaca değeri olan, özel bir pamuk ve keten karıştırılarak üretilen ve çeşitli kimyasallarla renklendirilen, özel bir yapıya sahip olan maddi karşılığı olan kağıt.

Para gücün sembolu.

Para zenginliğin işareti.

Paran varsa başın dik.

Paran varsa yarının aydınlık.

Paran varsa silahın var.

Para varsa bir dert, paran yoksa binbir yaran var demektir.

*

Al cebumdan aynayı

Canım seni arayi

Ancak yaradan bilir

Yüreğimde yarayı.

Diyen şair sevgiyi de parayı da yürek yarasına benzetmekle ikisinin de insanoğlu üzerindeki etkisini vurgulamakta.

*

Geçim zorlaşmış, hayat şartları ağırlaşmış, zam sağanağı her geçen gün artarak insanları yoruyordu. Devleti yönetenler çözüm üretmeye çalışıyor, son iki yıldan bu tarafa salgınla birlikte insanlarda geçim kaygısını iliklerine kadar hissetmekteydi.

Petrol ürünlerine gelen zamlar beraberinde diğer ürünlere de zam olarak yansıyor bunu gören fırsatçılarda hayat pahalılığını katmerleştiriyordu. 

Havalar soğuk kış zorlu geçiyordu. Bir tarafta Ukrayna 'da Ruslar halkı bombalayıp insanları öldürüyor diğer tarafta ise dünyayı ben yönetiyorum diyenler sadece kınama mesajlarıyla zaman geçiriyordu.

*

Rüzgar sert, hava azgın bir şekilde vücudunu sarsan yılların boyacı ustası Mustafa Kurtoğlu, bankadaki son kalan parasını da çekip birazıyla borçlarını diğer kısmıyla da evine bir şeyler alacaktı. Düşünceli ve üzgündü. Daha geçen günlerde ortağı can dostu Ali'yi kaybetmiş, onun acısını unutmaya ve ailesini düşünmeye bir çıkar yol bulmaya çalışıyordu. İçini boşaltacak bir dost, maddi sorunlarını çözecek bir boya işi olsa çalışır biraz olsun teselli olurdu. Çünkü boyacılık genellikle yazın yapılan kış gelince de unutulan bir geçim aracıydı. Ama sonuçta ekmek kapısıydı.

*

Dostu çoktu, sevilen ve sayılan biriydi. İşini adam gibi yapar parasız kalmazdı. Fakat ekonomik kriz artık onu da etkilemiş işler durmuş para bitmek üzere ama fatura rakamları büyüyerek gelmeye, borçlar ise artarak çoğalmaya devam ediyor, gelir ise azaldıkça azalıyordu. Yani bütçe alt üst olmuştu.

Yaklaştı banka Atm'sine, taktı kartını girdi şifresini. Kalan son parasını ekran değişince gördü yüreği cız etti. Miktar üç hanaye inmişti. düşündü ve yazdı aklından geçen başka bir üç haneli sayıyı giriş yaptı, beklemesi belirtildi ekranda ve alt taraftan bir miktar para gözüktü. Aldı saymadı bile cüzdanına koydu, kalan son parasını ekrandan izledi ve kart iadesine basarak kartını aldı. Döndü soğuk rüzgarın geldiği ama güneşinde parlaklığıyla aydınlattığı yöne doğru yürümeye başladı. Düşündü ve kafasını salladı. Sallarken bir de ne görsün komşu bankamatikte para giriş/çıkış bölümünde bir resim hem de en çok sevdiği kişilerden biri olan Yunus Emre. Kararsız kaldı, neden Yunus Emre resmini görmüştü. Yaklaştı ve fırça tutmaktan nasırlaşmış ellerini uzattı. Çekti resimli kağıt parçasını ve biran da gözlerine inanamadı ortalık Yunus Emre ve bir de Buhurizade Mustafa Efendi resmi. Vay dedi, adaşımda burdaymış. Hatırladı birden dini bayramlarda söylediği salavatları. Şaşırmıştı bazen evlerde çalışırken dinlenmek için oturunca cebindeki paraları çıkarır inceler üzerindeki kişilerin kim olduğunu düşünürdü. Şimdi düşünme zamanı değil karar verme zamanıydı.

*

Acaba bu para kimindi?

Emekli dul ve yetim aylığı alan bir insanın mı?

Emekli bir yaşlının mı?

Evinin kirasını ödemek için çeken ve unutan bir garibanın mı?

Yoksa çocuğuna mama ve bez almak için gelen bir annenin mi?

Acaba dedi, üniversitede okuyan bir gencin mi?

*

Hiç tereddüt etmedi. Saydı parayı, kimse de görmedi ama o gören birinin olduğunu bilecek kadar vicdanlı ve imanlıydı. Tam 1900 TL saydı ve cebine koydu. Önce gitti işlerini halletti sonra doğruca Karataş Mahallesi Şahintepe'deki polis karakoluna. Girdi içeri, halka güven veren polise yaklaştı bir miktar para bulduğunu gururla söyledi. Yönlendirdiler bir odaya ve içeri girdi. Durumu anlattı polis memuru ayağa kalktı yaklaştı sarıldı. İyi ki varsın kardeşim dedi.

Hemen bilgisayarın başına oturdu, ekranda beliren sayfaya Mustafa Kurtoğlu'nun anlattıklarını ve para miktarını yazdı. Yazıcıdan çıkartıp imzalattı. Bu bir kağıt parçasıydı yani tutanaktı kayıt altına alınmıştı yaşananlar. 

*

Aslında kayıt altına alınan insanlığın ölmediği, vicdan sahiplerinin hâlâ varolduğunu gösteren bir belgeydi. Polis teşekkür etti, karakolun kapısına kadar uğruladı bir de Mustafa Bey bu güzel anı fotograf çekerek ölümsüzleştirdi.

Bin yaşa Mustafa Bey!

 

Makale Yorumları

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar